31 Ocak 2014 Cuma

En büyük belam...

Size başıma çok kötü bir şey geldi hatta kafam kesilecekti dediğimde şaka yapmıyordum elbette:)

Olay şöyle gelişti hani, Google Arama Motoru Reklamcılığı şirketinde çalışırken dükkandan bozma küçük evimde borçlarıma rağmen güzel bir yaşantım vardı demiştim ya hah tam da bu noktada bir gün üniversitede iken bir sanatçının yerine teknede adım geçecek böylelikle sansasyonel bir haber olmayacak diye adımı verdiğim ve bu vesile ile bir miktar para kazandığım bir iş yıllar sonra tekrar kapımı çaldı.

Adamlar yine bir tekne kiralama işi olduğunu ama bu kez daha yüklü miktar kazanacağımı söyleyince bende ne zararı var hem daha öncede böyle bir şey yapmıştım paramı da almıştım onlar sağ ben selamettim hem borçlarımı da öderim fenamı olur derken işi kabul ettim. Buluştuk bir arkadaşımı da yanıma alarak tabi yola çıkacağımız günü beklerken olaylar farklı bir hal alır.

Benim hesabıma yüklü miktarda para yatırlar. Bu para Yunanistan'a gider, sonra tekrar yatırılır sözde tekne parasıdır. Ben salak gibi ne olup bittiğinden çok, alacağım parayla borcumu kapatacağımın heyecanı içerisindeyim tabi. Sonra yola çıkılır Bodrum'a gidilir. Tekne kiralamak için yat ofise gitmek yerine bodrum merkezde sürekli oyalanmak suretiyle akşam edilir, bende sinirler gerilir çünkü ortada bir tersliğin olduğu bellidir.

Akşam bir otele yerleştirilip öğle saatinde alınırız ve yat ofise gideriz. Ortam gergin ve kuşku doludur. Tam ofise gireriz yat sahibi yatı benim kiralayacağımı söyler o anda neler olup bittiğini ben anlayana kadar yat sahibi tekneyi kullanacak kaptana güvenmez. Bizim görevimiz teknenin kiralanması esnasında misafir yolcu görünüp paramızı alıp doğru eve gelmekten bir anda tekneyi kiralayacak zengin iki genç kız olu vermişiz. O anda tekne sahibi ve kaptan tartışırlar. Yat kaptanın yelkenli kullanmayı bilmediğini tekneyi bu kaptana güvenerek kiralayamayacağını kendi tanıdığı bir kaptanı kiralamaları karşılığında buna izin verebileceklerini iletir. Olay bununla da sınırlı değildir kaptanı alan tekneyi kiralamak isteyenler bir hamle ile kız arkadaşımı da alıp arabayla basıp giderler.

O an ne yapacağımı bilemeden kala kalırım. Ve akabinde bana bir kağıt imzalatırlar bu hesabımdaki paranın yat sahibine yatı kiralamasalar bile geçmesine sebep olacak imzadır. Korku içinde salı verilmek polise gidilmemek kaydı ile imzayı atıp doğru dışarı çıkarım. Kız arkadaşım yolda dayak yiyen ağzı burnu dağıtılan kaptanın dayağına şahit olarak kendisine geri dönüş için verilen para ile Emel'i orada bırak sen İstanbul'a git denilerek yollanıyor. Akabinde bir yerde buluşup farklı isimlerle otobüs bileti alarak yola çıkıyoruz.

Sürekli telefonla aranarak o imzayı atarsam kafamı keseceklerinin tehdidini savuruyorlar ve ben artık telefonlarını açmaz oldum. Pazartesi iş yerime bayanlardan biri gelir ve bir yerde oturup konuşurken böyle iğrenç bir olayın içinde olmak istemediğimi nasıl bana gerçeği söylemediklerinin isyanını yaparken kadının ağzından çıkan terbiyesiz kelimelerle yemek bıçağını alarak kadının boğazına götürüp tehditler savurarak onu masada bıraktım. Bu belalı adamlardan korkuyordum ama diklenmek zorundaydım. akabinde adam sevgilisine bıçak çektiğim için ölümle tehditlere kız arkadaşımı arayarak devam ederken savcılığa suç duyurusunda bulundum ve polis koruması talep ettim. Geçen bu süre içinde yolda yanımdan geçen her taksi benim için şüpheli, her adam benim için katildi. Ve dava dosyası kabarık olan bu adamların mülteci kaçakçısı oldukalarını öğrenmiştim...

İnanılır gibi değil neredeyse insan kaçakçılarına yardım ve yataklık yapmış olacaktım bilmeden. Adamlar beni her aradıklarında kalabalık insan sesleri geliyordu. Benim yüzümden hem para kaybetmiş hemde yakalanmışlardı. Aradan geçen zaman zarfında bir gecekonduda yakılan mültecilerden bahsedildi. Öyle korkmuştum ki sahi o söz verdikleri ve paralarını aldıkları mültecilere ne olmuştu acaba?

Şu anda hayattayım ve hayati tehlikem yok aradan 4 yıl geçmesine rağmen dava hala devam ediyor, Anlayacağınız İstanbul'a geldikten sonra gasba uğramış, en yakın arkadaşı tarafından parası çalınmış, programsız olmalarına rağmen yılbaşı gecesi ısrarla beni dışarı çıkaran arkadaşlarım yüzünden fotoğraf makinesi çalınmış 3 - 4 iş değiştirmiş çoğundan hakkını alamamış kaldığı evlerdeki kızların bir maaşlık paralarını yediği ben bir de başıma böyle bir bela açmıştım ama bu daha en hafifiydi bütün bunlar en yakın kız arkadaşımın bana yaptığı iğrenç şey kadar koymamış olacaktı... benden ayrılmayın:)

23 Ocak 2014 Perşembe

Cadıkazanı...

İstanbul'daki ilk yıl debelenmem anlattıklarımla da sınırlı değildi elbet, daha öncede bahsettiğim gibi yüklü miktardaki param en yakın yardım ettiğim arkadaşım tarafından çalınmış, çalıştığım iş yeri iki kez değişmiş ki sonuncusunda bir aylık maaş alınamamış, iki ev değişikliği ve giden iki aylık maaş parasının kaldığım kişilerden alınamaması, yazıldığım İngilizce kurslarına gidemeyişimden ötürü yüklü miktarda parayı benden sonra haciz yoluna kadar varacak şekilde geri alacak olmaları dışında yeni yıla büyük bir umutla girmeyi beklerken fotoğraf makinemin çalınması geri sayım sabaha kadar ağlayarak girmem ve en acıklısı ve iğrenci açlıktan uyuyamadığım bir gün sırf askerdeyken psikolojisi bozuldu diye tatile gönderdiğim arkadaşımın karnımı doyurmak için 6.95'lik menüyü yedikten sonra kendisini 5 dakika mutlu etmemi istemesi idi. Evet küfredebilir iğrenç insanlarla arkadaşlık kurduğumu düşünebilirsiniz daha da iğrenci böyle bir şeyi kabul edemeyeceğimi söyleyip bağırırken ağzından çıkan o lanet olası cümle: ''O zaman çorabını ver!'' Tiksinç bir durum....

Neden bu kadar zihniniz cinsel saplantılarla dolu, insanlıktan neden bu kadar uzaksınız diye sormadan edemiyorum. Arkadaşlıklar ya çıkar ( maddi çıkar manevi çıkar üstünü çıkar çıkar babam çıkar) yada cinsel saplantılardan oluşmaya başladı. Her neyse bütün bu arbedelerden sonra yeni evim hani daha önce bahsettiğim dükkandan bozma tek odalı ev ve yeni işim Google arama motoru reklamcılığı işi maddi ve manevi sorunlarıma rağmen orta karar bir yıl geçirmeme vesile oldu. Bu arada tabi başımı daha büyük bir belaya soktum onu da ilerleyen zamanlarda anlatacağım, neredeyse başımı keseceklerdi!!!

Kıt kanaat geçinip giderken sormazlar mı bu kıza hayatında kimse olmadı mı diye :p Nah oldu sen ki Karadeniz'in bağrından kopup geldin düşüncelerinde geri kafalı olmaması mümkün mü... Hep aynı sorunsal cinsellik!!! Neden yatmıyor muşum? O zaman ben yurt dışına gittiğim kısmını cv'den çıkarmalıy mışım, onlara göre ilişkilerinde her şeyi yaşamalılarmış falanda filan daha ilk görüşmede söylenmemesi gereken bir ton şeyden dolayı İstanbul gibi bir cadıkazanından tek başıma hayatta kalma aynı zamanda doğrularımdan vazgeçmeme sınavımı eninde sonunda kazanacaktım ama hikayenin buraya gelmesine daha çok var malum hayat şerefsiz, aslında en büyüğünün en güvendiğim insan olduğunu da zamanla öğrenecektim.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Ağva'da mükemmel bir aşk...

Bir önceki yazımda Ağva'da tanıştığım çiftle ilgili bir aşk hikayesi anlatacağımdan bahsetmiştim.

Yüzmek için Ağva'nın çok güzel gizli bir yeri olan; Kimli'deyim en azından o zamanlar çok bilinmiyordu. Suya girmek için baktığım yerde denizanası görüp rahatsız olduğum esnada sağ tarafımda bir çifttin bana gülümsediğini gördüm. Başta kızı yabancı erkeği Türk sandım. Beni cesaretlendirmek için suya girdiklerinde artık arkadaş olmak için ilk adımı atmış bulunmanın verdiği keyifle saatlerce yüzüp günün keyfini çıkardık. Arada onların resimlerini çekip sohbet ediyoruz.

Bu arada çocuk Fransız kız ise Türk ama ne yalan söyleyeyim çocuk Türkçe'yi çok güzel konuşuyor, onunda hikayesi de ilerleyen satırlarda...

Akşam beni yemeğe davet ediyorlar, Ağva'da göletin yanında bambu iskelede rakı, balık, meze ve mükemmel çift beni bekliyor. Tam saatinde masalarında oluyorum ve kız hikayeyi anlatmaya başlıyor bana hazır olun:)

 Bundan iki ay önce İstanbul'da taksimde arkadaşlar buluşma kararı alıyor ve Aynur'uda davet ediyorlar. Aynur ortamda kimlerin olacağını bilmeden gidiveriyor. Bir bakıyor iki yabancı erkek ve kendi arkadaşları. İngilizcenin i'sini bilmeyen Aynur tabi ki muhabbete giremiyor. Ortamdan sıkılıp bir köşede internette dolanırken Didier yanına giderek onunla konuşmaya çalışıyor. Aynur tabi ki İngilizce bilmediğinden çeviri yapa yapa tanışmaya çalışıyor, birbirlerini sosyal mecralardan ekleyerek o akşamı sonlandırıyorlar.

Didier ertesi gün Fransa'ya gidiyor ama internetten konuşmalar devam ediyor. İlk haftanın sonunda Didier, Aynur'u görmek istediğini söylüyor ve ilk uçakla İstanbul'a geliyor. Taksimde bir otelde buluşuyorlar. Aynur'un deyimiyle saatlerce sadece konuşmaya çalışan bu genç adam bir hafta içinde öğrene bildiği kadar Türkçe öğrenmiş bir vaziyette karşısında:)

Sabaha kadar sadece konuşmuşlar bunun altını özellikle çiziyorum çünkü buna Aynur'da bende bayağı bir şaşırdık, günümüz Türkiyesin de malum.... Her neyse Didier hayatında 10 yıllık bir ilişkinin henüz bittiğini ve kız arkadaşının evden ayrılması için ev baktıklarını söylüyor. Sabah ayrılırken Didier, Aynur ile sevgili olmak istiyor Aynur kızın evinden taşınması gerektiğini ancak o zaman tamamen başlayabileceklerini söylüyor.

Aradan bir iki hafta geçiyor ve Didier özgürdür. Tanıştıklarının birinci ayında Didier, Aynur'u yakından tanımak için Kapadokya'da bir hafta tatil ayarlıyor ve çift bir haftayı orada geçiriyor. Birlikte geziyor fotoğraflar çekiyor ve bu arada Didier, Türkçeyi de günde ikişer saat Türkçe çalışarak ilerletiyor, daha sonra yine Didier Fransa'ya gidiyor ve ikinci aylarında işte karşımdalar ve Didier inanılmayacak derecede Türkçe biliyor ve şaşılacak derecede Aynur ne Fransızca öğrenmiş nede İngilizce. Didier'in fedakarlığına şapka çıkararak mükemmel bir tatil geçiriyoruz. Bu arada Didier Aynur'u Fransa'ya götürmek istiyor yılbaşında Paris'te olmak ve yaşadığı yeri Aynur'a göstermek istiyor. Vizede çıkan problemlerden canları sıkılsa da iki ay sonra Aynur yeni yılda Fransa'ya gidiyor. Her şey hızlı bir şekilde ilerlerken bu kez Didier Aynur'u ailesi ile tanıştırmak için Fransa'ya çağırıyorlar ve çift sözleniyor. Ve yaza tanıştıkları taksimde kaldıkları o otelin lobisinde nikah kıyarak giriyorlar. Mükemmel bir düğünde mükemmel bir aşk örneği sergiliyorlar.

Şimdi üzerinden 4 yıl geçti ve Aynur aşkın meyvesi olarak ikiz bebek dünyaya getirdi. Dünyanın bir ucundan gelen ve dilini, dahi bilmediği kadına aşık olan bu adamın onu kazanmak uğruna dilini öğrenmesi mükemmel bir şey olsa gerek. Bu arada Aynur hala İngilizce bilmiyor:) Düğünden sonra Fransa'nın yasalarından dolayı zorunlu taksimde Fransız kültürde eğitim gördüğü yarım yamalak Fransızcası ile orada yaşıyor. Aşk nelere kadir öyle değil mi:) Vatanını bıraktığı adamla dilini bilmediği insanların yanında yaşamaya başlayarak aynı fedakarlığı gösteriyor Aynur'umda :)

Bence bakmakla görmek arasındaki çok ince bir çizgide gizli aşk Aynur'un ayağının sakat olması, aynı dili konuşmaması, farklı kültürden olması Didier için asla korkutucu olmadı gayet ciddi yaklaşarak onunla hayatını birleştirebildi peki bizler bu kadar yalnızlıktan yakınırken neden hala yalnızız....

Ve mükemmel aile;